Birlikte Yaşam

Rab’bin Sofrası Nasıl Yerel Kiliseyi Oluşturmaktadır?

Makaleler
07.28.2021

Bir çift tam olarak ne zaman evlenmiş olur? “Evet” dedikleri zaman mı? Pastör onları karı koca ilan ettiğinde mi? İlk defa birlikte olduklarında mı?

Bir anlamda, aslında bunlardan her biri evliliğin oluşum sürecinin olmazsa olmazıdır. Ancak her biri, bir diğerine bağlıdır da. Bu yüzdendir ki, örneğin bir çift asla birlikte olmazsa, bir anlamda henüz tam olarak evli değillerdir. Üstelik bu yasal anlamda da önem arz eder. Böyle bir durumda aradaki bağın koparılması yasal açıdan boşanma olarak değil, evliliğin feshedilmesi olarak geçer. 

Tamam da tüm bunların Rab’bin Sofrası’yla ne alakası var? Bana öyle geliyor ki, birçok Hristiyan Rab’bin Sofrası’nın yoğun ve özel bir bağlılık töreni olduğunu düşünüyor. Kiliseye gidiyorum, Tanrı Sözü’nü duyuyorum, ekmeği yiyorum ve şarabı içiyorum, Mesih’in ölümü ve günahlarımın bağışlanması bana hatırlatılıyor ve eve gidiyorum. Elbette aynı zamanda Rab’bin Sofrası’nı kiliseyle bağdaştırıyoruz. Yani en azından Rab’bin Sofrası’nı, “kiliseye gidince yaptığımız bir şey” olarak görüyoruz. Ancak Hristiyanların çoğu için, Rab’bin Sofrası ve yerel kilise arasındaki ilişki bunun ötesine geçmiyor. 

Ama Rab’bin Sofrası’nın kiliseyi bir araya getirmede çok önemli bir rol oynadığını söylemek istiyorum. Rab’bin Sofrası’nı birlikte kutlamak, bir kiliseyi kilise yapan önemli bir adımdır. Son derece ciddi bir anlamda, Rab’bin Sofrası bir grup Hristiyan’ın tek beden haline geldiği andır. Rab’bin Sofrası birçoklarını bir yapar.

Bu fikre odaklanmamın iki nedeni var. İlk olarak, müjdeci Hristiyanlar arasında yaygın olarak bu konu ihmal ediliyor. Bence Pavlus, az sonra da göreceğimiz üzere, Rab’bin Sofrası’nın birçoklarını “bir” yaptığını açıkça öğretiyor. Ancak görünen o ki çok az pastör ve çok az kilise Pavlus’un bu vurgusunu anlıyor ve bu vurgunun Rab’bin Sofrası ve kilise hakkındaki görüşlerini şekillendirmesine izin veriyor. İkincisi, Rab’bin Sofrası’nın yerel bir kiliseyi nasıl oluşturduğuna dair bu nokta, pastörlerin ve kilisenin karşılaşacağı birçok gerçek sorun açısından da oldukça önemlidir. Rab’bin Sofrası’na kim katılabilir? Sofrayı kim vermelidir? Kilise toplantılarını andırır nitelikte olan toplantıların hangilerinde bu sofra kutlanabilir? 

Rab’bin Sofrası’nı nasıl kutlayacağımızı bilgelikle ele alabilmemiz için, Kutsal Kitap merceğinin gözlerimizin önüne sıkıca yerleştirilmiş olması gerekiyor. 

RAB’BİN SOFRASI BİRÇOKLARINI NASIL BİR YAPAR?

Pavlus’un 1 Korintliler 10:16-17’deki sözlerini hatırlayın: “Tanrı’ya şükrettiğimiz şükran kâsesiyle Mesih’in kanına paydaş olmuyor muyuz? Bölüp yediğimiz ekmekle Mesih’in bedenine paydaş olmuyor muyuz?” Pavlus, Korintlilere ekmeği yemenin ve kâseden içmenin, Mesih’le paydaşlığın tadını çıkarmak, O’nun ölümünün getirilerini deneyimlemek olduğunu hatırlatmaktadır.

Mesih ve imanlılar arasındaki bu “dikey” paydaşlıktan, Pavlus daha sonra 17. ayette “yatay” bir sonuç çıkarır: “Ekmek bir olduğu gibi, biz de çok olduğumuz halde bir bedeniz. Çünkü hepimiz bir ekmeği paylaşıyoruz.” Pavlus’un bu ayetteki temel iddiası, çok olan bizlerin tek beden olduğudur. Ayrıca iki kere bu iddiayı Rab’bin Sofrası’na ortak katılımımıza atıfta bulunarak gerekçelendirir veya destekler: “Ekmek bir olduğu gibi… çünkü hepimiz bir ekmeği paylaşıyoruz.” Pavlus’un nedenlerini iki kez tekrarlaması, ekmeği yalnızca kilisenin birliğini temsil eden veya resmeden bir şey olarak görmeye karşı olmak içindir. Bunun yerine Pavlus, kilisenin birliğinin temellerini Rab’bin Sofrası’nı kutlamaya bağlar. Tek bir beden vardır çünkü sadece tek bir ekmek vardır.

Pavlus, Rab’bin Sofrası’nın aslında birçoklarını bir yaptığını söylemektedir. Rab’bin Sofrası “çok olan bizleri” toplar ve tek bir bedene dönüştürür. Başka bir deyişle, Rab’bin Sofrası yerel kiliseyi oluşturmaktadır. Elbette Pavlus’un vurguladığı nokta, Rab’bin Sofrası’nı kutlamak için birden fazla ekmeğe ihtiyaç duyan bir kilisenin artık tek bir kilise değil, birçok farklı kilise olması gibi bir şey değildir. Pavlus kilisenin Rab’bin Sofrası’nı hep birlikte kutlamasını, birlik içinde bir topluluk olmasını ifade eden bir kısaltma olarak “tek ekmek” kavramını kullanır. Pavlus’un vurgulamak istediği şudur: Rab’bin Sofrası’nda Mesih’le paydaşlığa hep birlikte ortak olduğumuz için, Mesih’teki bu birliğimiz, kilisenin tek olan bedenini oluşturur.  

Başka bir deyişle, Rab’bin Sofrası, Yeni Antlaşma’nın yenilenen antlaşma işaretidir. Rab’bin Sofrası’nda, Mesih’e ve birbirimize olan bağlılığımızı yenileriz ve bir kiliseyi kilise yapan da işte bu ikili adanmadır.

İKİ ADIMDA YEREL KİLİSE

Tanrı yerel kiliseyi iki adımda oluşturur. İlk adımda Hristiyanları yaratır. Nasıl mı? Mesih’i ilan eden vaizler gönderir (Rom. 10:14–17). Tanrı, işitenlerden bazılarının Mesih’i benimseyip ikrar edebilmeleri için içlerine Ruhu’nu gönderir (1. Kor. 12:3). Sözü’nün hayatlarında etkili olmasını sağlar ve onlara Mesih’te yeni bir yaşam verir (Yak. 1:18). Tanrı, Sözü’nü göndererek ve Söz’ü etkin kılmak için Ruhu’nu göndererek kilisesini yaratır. Tanrı Müjde halkını, Mesih’e güvenerek kurtarılan insanları yaratır. Bu birinci adımdır.

İnsanlar Mesih’e geldiğinde, O’nun evrensel bedeninin birer üyesi olurlar. O’nunla ruhsal olarak birdirler. Ama bir kiliseyi oluşturmak için, insanlar sadece Mesih’e gelmek zorunda değil, aynı zamanda birbirlerine de gelmek zorundadırlar. Bir araya gelmek zorundadırlar ve bu bir araya gelmek de adanma gerektirir. Yerel kilise, iki veya daha fazla Hristiyan aynı şehirde veya aynı odada bulunduğunda otomatik olarak ortaya çıkmaz. Aksi takdirde, markette bir Hristiyan’la karşılaştığınız her zaman yeni bir kilise ortaya çıkacaktır ve hemen başka bir koridora yürüdüğünüzde de bu kilise dağılacaktır. Bir kilise, basitçe “Hristiyanlar” kelimesinin toplu hali olmaktan çok daha fazlasıdır. Kilise, parçalarının toplamından çok daha fazlasıdır. İnsanları birbirine bağlayan bir şey olmalıdır.

MÜJDE HALKI VE MÜJDE YÖNETİMİ

Bu nedenle, bir kiliseyi oluşturmak için, Müjde halkı bir Müjde yönetimi oluşturmak zorundadır. Hristiyanlar birlikte bir kilise olmaya adandığı zaman bir kilise doğar. Bu ikinci adımdır. Evlilik örneğini tekrar düşünün. Bir erkek ve kadın karı koca olmaya adandığı zaman bir evlilik doğar. Bu yemin, evliliği yaratır. Benzer şekilde, bir grup Hristiyan kendilerini birbirlerine ve İsa’nın kiliselere yapmalarını buyurduğu her şeyi yapmaya adadıklarında, kilise doğar. Bu buyruklar da ibadet için toplanmaları, birbirlerini sevgiyle ruhça geliştirmeleri, birbirlerinin yüklerini taşımaları ve birlikte vaftizi ve Rab’bin Sofrası’nı kutlamalarıdır.

Bütün bunlar hala Tanrı’nın eseridir çünkü bunlar O’nun kurtaran ve güçlendiren eylemidir. Müjde’yle karşılaştığımızda doğru karşılığı vermemizi sağlar ve buna birbirimize adanmak da dahildir. Tanrı’nın eylemi ve bizim eylemimiz birbiriyle rekabet içerisinde değildir. Ancak ve ancak Tanrı bizleri ilk başta Hristiyan yaptığı için Hristiyanlar olarak bir araya gelebiliriz. Tanrı, Hristiyanları yaratarak ve bu Hristiyanların birbirlerine adanmalarını sağlayarak bir kilise yaratır. 

VAFTİZ VE RAB’BİN SOFRASI

Ancak bir grup Hristiyan bu adanmayı tam olarak nasıl yürürlüğe koyar? Vaftiz ve Rab’bin Sofrası törenleri bu anlamda çok önemli roller oynar. Vaftizde, Mesih’e ve halkına açıkça adanmış olursunuz. Vaftiz, imanın halka açıldığı yerdir. Yeni bir imanlı, dünyaya ve kilisenin radarına bir imanlı olarak bu şekilde girer. Başka bir deyişle, vaftiz bir imanlıyı dünyadan ayıran bir şekilde işaretler. Vaftizde kilise dünyaya şöyle der “Bu kişi İsa’ya aittir!”

Rab’bin Sofrası’ndaysa Mesih’e ve halkına olan adanmışlığımızı yineleriz. Ama vaftizden farklı olarak, Rab’bin Sofrası hep birlikte yaptığımız bir şeydir. Rab’bin Sofrası, bütün bir Hristiyan grubunu tek bir beden olarak işaretler ve etraflarındaki dünyayla topluluk arasında bir çizgi çizer. Ayrıca vaftiz ve Rab’bin Sofrası, kilise ve dünya arasında bir çizgi çizerek kilisenin etrafında da bir çizgi çizmiş olur. Ruhsal törenler, birçok şeye işaret edip “Hristiyanlar” demek yerine, belli bir şeye işaret edip “kilise” dememize izin verir.

Bir Hristiyan’ın yeni bir şehre gittiğini, Müjde’yi vaaz ettiğini ve bir grup insanın aynı zamanda Mesih’e geldiğini düşünün. Bu yeni Hristiyan, kişilerin her birini vaftiz etmektedir. Peki bir grup vaftiz edilmiş Hristiyan nasıl ve ne zaman bir kilise olmaktadır? En temel cevabı bence şudur: Rab’bin Sofrası’nı birlikte kutladıklarında. Rab’bin Sofrası’nı kutlamanın Mesih’e ve birbirimize olan bağlılığımızı ifade ettiğini unutmayın. Rab’bin Sofrası’nda Mesih’in bizlere verdiklerini almak, aynı zamanda Mesih’in halkını kardeş olarak almaktır. Rab’bin Sofrası’nda birbirimize adanmamız bizleri “bir grup Hristiyan” olmaktan çizginin karşı yakasına, yani “yerel kilise” olmaya götürür. Rab’bin Sofrası’nda tek bir beden olarak bir araya geliriz. Pavlus’un dediği gibi: “Ekmek bir olduğu gibi, biz de çok olduğumuz halde bir bedeniz. Çünkü hepimiz bir ekmeği paylaşıyoruz” (1. Kor. 10:17).

İhtiyatlı olmak adına, kiliselerin ilk kez bir kilise olarak kurulduklarında ne yaptıklarını, üyelerin birbirlerine yaptıkları sözlü bir yemin aracılığıyla açıklığa kavuşturmaları bilgece olacaktır. Toplulukçu ve Baptist gelenekte, bu genellikle “kilise antlaşması” olarak adlandırılır ve bazen Rab’bin Sofrası’nı her kutladıklarında bütün kilise tarafından okunur. Bence bu harika bir uygulamadır. Ama sözlü olarak adanmışlığımız, Rab’bin Sofrası’na ortak katılımımız olmadan kiliseyi yaratmaz. Bunun yerine, bir kilise antlaşmasının açıkça sözlü adanma amacıyla kullanılması, Rab’bin Sofrası’nda örtülü olanı açıkça ortaya çıkarır. Sözlü bir kilise antlaşması, ekmek ve şarabı birlikte paylaştığımız sırada tam olarak ne yaptığımızı bizlere hatırlatarak bunları daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Yine söylemem gerekirse, ben bir kilisenin başlangıcının bir evliliğin başlangıcına benzer olduğunu düşünüyorum. Bu benzetme bütün benzetmeler gibi kusurludur ama yol almamıza mâni olacak kadar değil. Bir erkek ve kadın birbirlerine yeminlerini ettiklerinde, bir memur veya başka bir yasal yetkili onları evli ilan ettiğinde ve çift evliliklerini birlikte olarak tamamladığında, bir evlilik doğar. “Evet” deyip yemin edilmesi yeni ilişkiyi başlatır. Ancak karı koca fiziksel olarak kendi birliklerini mühürleyene kadar bu yeni ilişki doğrulanmış olmaz.

Benzer şekilde, imanlıların bir araya gelmesi, Rab’bin Sofrası yoluyla birbirleriyle olan birliklerini tamamlayana kadar yerel bir kilise değildir. Kilise olmak isteyen bir grup imanlı Rab’bin Sofrası’nı birlikte kutlamadıysa, sadece İsa’ya itaatsizlik etmekle kalmaz, aynı zamanda gerçek anlamda henüz bir kilise de olamazlar. Rab’bin Sofrası, Hristiyanların bir kilise haline geldiği o adanmışlığı tamamına erdirir.

Rab’bin Sofrası yerel kiliseyi nasıl oluşturmaktadır? Vaftizle birlikte Rab’bin Sofrası, Müjde halkının Müjde yönetimini oluşturma şeklidir. Rab’bin Sofrası Hristiyanların bir araya gelip birbirlerine adanma ve “birçokları” olmaktan “bir” olmaya geçme şeklidir. Rab’bin Sofrası’nda, Mesih’le olan paydaşlığımız diğer kardeşlerle aramızda da paydaşlık yaratır. Rab’bin Sofrası birçoklarını bir yapar.

MUHTEŞEM SADELİK

Tanrı’nın kilisesi için olan tasarısında muhteşem bir sadelik vardır. Bir kiliseyi oluşturmak için ne gerekir? Müjde’nin ruhsal törenlerine katılan Müjde halkını oluşturacak bir biçimde Müjde’nin vaaz edilmesi. Kilise, Müjde’nin ve ruhsal törenlerin Tanrı’nın halkına verdiği şekildir. Vaftiz bir kişiyi birçok kişiye bağlar ve Rab’bin Sofrası da birçoğunu “bir” kılar.

Vaftiz ve Rab’bin Sofrası, Müjde’yi kilisenin şekline ve yapısına derin bir şekilde kazır. Birçoklarını bir yapan, Müjde’nin işaretleridir. Hristiyanlar bir kiliseyi oluşturmak üzere bir araya geldiklerinde, Müjde’nin ötesine geçmiş değil, Müjde’nin daha derinlerine inmiş olurlar.


Editörün Notu: Bu makale, Bobby Jamieson’un Church Basics (B&H, 2016) adlı serisinde yer alan Understanding the Lord’s Supper adlı yeni kitabından uyarlanmıştır. B&H izniyle yeniden basılmıştır.


Bu kaynağın ortaya çıkışı, Karanlıktan Işığa Yayınları’yla yapılan iş birliği aracılığıyla mümkün olmuştur. Daha fazla Müjde merkezli kaynak için, sitelerini buradan ziyaret edebilirsiniz.