Vaaz & Teoloji

Verilen Vaazlar Erken Dönemdeki Kiliseden Bu Yana Değişti Mi?

Makaleler
07.29.2021

Kutsal Yazılar’ın düzenli, sistematik ve açıklayıcı bir şekilde vaaz edilmesi, normal kilise hizmeti vizyonumun merkezinde yer almaktadır. Topluluğuma Kutsal Kitap’taki kitapları birer birer vaaz ederken, kökleri Pentatök’e, Yahudi öğretim yöntemlerine ve Elçisel Kilise’ye uzanan bir zanaat ve geleneği devam ettirdiğime inanıyorum. Açıklayıcı vaazın bu ilk çağlarına ışık tutabilmek için burada yeterince yerimiz yok. Bunun yerine, benden erken dönem ve öncesindeki kilisenin durumuna ve onlara bu konuda ne kadar borçlu olduğumuza ilişkin düşüncelerimi aktarmam istendi.

Ustalar olarak gördüğüm erken dönemdeki vaizler Ambrosius, Hieronymus, Nenizili Gregorios, Hrisostomos, Athanasios, Augustinus ve Petrus Hrisologos’tur. Bununla birlikte, bu açıklayıcı vaaz uygulayıcılarının vaazlarını okuduğumda, bunların günümüzde açıklayıcı vaaz olduğu düşünülen şeylerden oldukça farklı olduğunu görmekteyim. Günümüzdeki açıklayıcı vaaz, nasıl olur da bize bu kadar yabancı ve farklı görünen erken dönemdeki kilise vaazına dayanıyor olabilir?

ESKİ VE YENİ TARAFINDAN PAYLAŞILAN ORTAK İNANÇ

Öncelikle, bizim ve kilise babalarının ortak inancına gereken ağırlığı vermek hayati önem taşımaktadır. Açıklayıcı vaazın hem antik dönemdeki hem de günümüzdeki uygulayıcıları, Kutsal Yazılar’ın tümüyle gerçek olduğuna inanmışlardır. Dahası, her iki grup da Kutsal Kitap vaaz edildiğinde, Tanrı’nın kendisinin konuştuğunu düşünmüşlerdir.

Birçok yerde Tertullianus gibi kilise babaları, Kutsal Yazılar’ın öğrettiği her şeyin doğru olduğunu belirtmişlerdir. [1] Augustinus ayrıca, “Hürmeti ve şerefi yalnızca ve yalnızca Kutsal Yazılar’ın kanonik kitaplarına vermeyi öğrendim. Yalnızca ve yalnızca bu yazarların tamamen hatasız olduğuna inanıyorum.” [2] Kutsal Kitap’ın güvenilirliğini böyle açıkça kabul etmeleri, kilise babalarının Kutsal Kitap görüşünü yeniden yapılandırırken oldukça değerlidir.

Ancak bu noktada son derece önemli olan bir diğer şeyse, kilise babalarının Kutsal Kitap’tan faydalanarak yazdıkları yazılardan yapabileceğimiz çıkarımlardır. Vaazlar erken dönemdeki kilisede, Kutsal Kitap’ın kullanıldığı başlıca yerdi ve ayetlerden alıntı üstüne alıntı yaptıklarında da görüyoruz ki, eski vaizler Kutsal Yazılar’ı kullanırken bunların gerçek olduğuna ve Tanrı’nın bunlar aracılığıyla dinleyicilere konuştuğuna inanmaktaydılar.

Augustinus şöyle vaaz etti: “Kutsal Yazılar’a Kutsal Yazılar gibi, Tanrı bizimle konuşuyormuş gibi yaklaşalım.” [3] Böylesi bir inanç olmadan, kilise babalarının yaptığı gibi vaaz hazırlığı sırasında Kutsal Kitap metinlerinin incelenmesi için pek fazla istek de olmaz.

Peki öyleyse erken dönemdeki kilisenin vaazları, Tanrı’nın Kutsal Yazılar aracılığıyla konuştuğu gerçeğine aynı şekilde bağlı olan modern Batılı vaazlara göre, kulağa neden bu kadar farklı gelmektedir? Kilise babalarının vaazları çoğunlukla anlaşılması zor simgelere başvurmakta, sayılara önem atfetmekte ve Kutsal Kitap ayetleri arasında rastgele gezinmektedirler. Bu vaazlar görünüşte kullanılan metinden oldukça uzaklaşan düşünce gezilerine çıkabilmektedirler. Günümüzdeki açıklayıcı vaazın, bahsettiğimiz bu antik hitabetin soyuna dayandığı fikri, bir hüsnükuruntu mudur?

AÇIKLAYICI VAAZ VE PAGAN KÜLTÜRÜ ARASINDAKİ ETKİLEŞİM

Açıklayıcı vaaz, genel olarak pagan kültürü ve özellikle pagan hitabetiyle etkileşime giren bir zanaat, sanat ve pastörel disiplindir.

Açıklayıcı vaaz vermeye kendini adamış olan kilise babaları (ve günümüz vaizleri) pagan alimlerine ilişkin birbirlerinden oldukça farklılaşan görüşlere sahiptirler. Bazı vaizler pagan yazarlardan yaptıkları alıntıları, kendi açıklayıcı vaazlarının kumaşına işlediler. Örneğin Ambrosius günümüze kadar ulaşan vaazlarında Vergilius’tan yüzlerce alıntı yapmıştır ve Yaratılış kitabını açıklarken tıpçı Galen’in yazılarını kullanmıştır. Tertullianus pagan bilimini teolojiye düşman olarak itham etmiştir. Ancak kendi hitabet tekniğinin pagan retoriğiyle yoğrulmuş olması, kimsenin onların kültürden tamamen kaçamayacağını da bizlere hatırlatmaktadır.

Pagan yazarlardan yapılan alıntıların sıklığı, kilise babalarının pagan biliminden etkilendiğinin açık bir delilidir. Daha derinine inecek olursak, antik dünyanın pagan kültürü kelimelere takmış durumdaydı. Kelimelerin anlamları, oluşumu ve önemiyle yakından ilgiliydiler. Vaazlarda Kutsal Kitap’tan alıntı üstüne alıntı yapma ve daha muğlak olan metinleri, açık olan Kutsal Kitap metinleriyle yorumlama gibi teknikler, vaizlerin pagan okullarının Homeros’u çalışma şeklinden öğrendiği tekniklerdi.

Reformasyon döneminde de olduğu gibi, kilise babalarının kendi eğitim geçmişleri, hizmetlerini de derinden şekillendirdi. Vaaz etmeyi öğrenmeye ilişkin ilk el kitabı Augustinus tarafından yazılmıştır. Bu kitap Cicero’nun hitabet derslerinin en iyi şekilde nasıl kullanılabileceğini içeren geniş bölümler içeriyordu. Augustinus iyi bir biçimde konuşma noktasında paganların görüşlerinin taşıdığı değeri görmüştü: “Gerçeği konuşanlar, neden ahmak, donuk veya yarı uyur bir şekilde konuşsunlar ki?” [4] Cicero’nun bazı derslerini takdir ve tavsiye etse de, Augustinus nihayetinde duanın ve iyi vaizleri dinlemenin daha önemli olduğunu vurgulamıştır. [5]

Kilise babalarının vaazlarını modern vaazlardan farklı kılan şeylerin çoğu, açıklayıcı vaaz hizmetlerimizde, bizlerin ve atalarımızın, yorumbilime ve iletişime dair pagan anlayışları –farkında olarak veya olmayarak– en iyi şekilde kullanmamız gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Eski dönemdeki vaizler Kutsal Kitap’ın dinleyiciler için zengin gerçekle dolu olan ilahi bir söz olduğuna inanıyorlardı. Sayılarda ve dizilimlerinde birtakım anlamlar aradılar çünkü dönemin pagan kültürü, sayıların arkasında yatan gizli bir güzellik, gerçek ve anlam arayan bir kültürdü. Eğer bu, o dönemde matematik, hitabet ve felsefede böyleyse, elbette Tanrı tarafından esinlenmiş bir metin için de bunun aynı şekilde olması gerektiğini düşündüler. Dünyasal öğrenme bağlamı, eski vaizlerin kendi işlerine olan yaklaşımlarını de şekillendirdi.

Aynısı vaazın gündelik yaşama yansıması konusunda de geçerli. Bazı vaizler vaazlarının tamamını yazıp okudular. Diğerleriyse, örneğin Augustinus gibi, hafta boyunca metinler hakkında derin derin düşündü ve daha sonra doğaçlama bir şekilde konuştu. Birçok hitabet okulu, öğrencilerine konuşma metinleri okutup ezberleterek onlara halka açık konuşmalar yapmayı öğretiyordu. Oysa pagan bir hatip olan Quintilianus, bunun halka hitap etmenin ucuz ve olgun olmayan bir yolu olduğunu savunuyordu. Bir vaizin Quintilianus’la hemfikir olup olmaması, konuşmasını yazılı bir metne döküp dökmeyeceğini belirliyordu. 

Bizim günümüzde Kutsal Kitap’ı anlama ve vaaz etme şeklimizin, geçmiş dönemdekilere kıyasla çok daha üstün olduğunu varsaymak büyük bir hata olurdu. Ayrıca günümüzdeki açıklayıcı vaazın, temelini kilise babalarının yorumlarından aldığı ve onların temel inançlarını paylaştığı gerçeğini gözden kaçırmak da hata olacaktır.

AÇIKLAYICI VAAZ KİLİSE TARİHİYLE GELİŞİR

Kilise babalarının vaazların bu kadar farklı ve eşsiz görünmesinin bir başka nedeni de, içinde yaşadıkları kilise tarihi bağlamındaki insanlar tarafından vaaz edilmiş olmalarıdır. Antik dünyada, bazı vaizler Origenes’in Hexapla eseriyle başlayan çevirilerin çapraz referanslarından yararlandı. Augustinus, Hieronymus’un daha ilmi bir yaklaşımla yapılmış Kutsal Kitap çevirisini benimsemek veya topluluğunun daha alışık olduğu çeviriyle devam etmek arasında kalmıştı. Bir pastör olarak hassas davranarak topluluğunun kullandığı daha az doğruluk yüzdesine sahip çeviriyi kullanmaya devam ederken, akademik yazılarındaysa yavaşça Hieronymus’un çevirisine geçmiştir.

Kilise tarihi ilerledikçe, açıklayıcı vaazlar şekil almaya başladı ve açıklayıcı vaaz araçları gelişti. Bunun uygulandığı en belirgin alanlardan biri kurtuluş tarihidir. Erken dönemdeki kilisede, vaizler Kutsal Kitap hikâyesinin içinde bir gelişme olduğunu farkındaydı. İrinaios, Yaratılış 2’deki ağaç ve Mesih’in çarmıha gerildiği ağaç gibi kurtuluş tarihi içerisindeki bariz tekrarları temel alarak, “tekrarlama” teolojisini geliştirdi. Markion’un Eski Antlaşma’yı sapkın bir şekilde reddetmesi ve Yahudi bilginlerle haşır neşir olması, birçok vaizin kendi vaazlarında Antlaşmalar arasındaki benzerlikleri ve birliği vurgulamasına neden olmuştur. Augustinus’un Pelagius tartışması içerisinde lütufkâr olmayı vurgulaması, kendisini Yasa ve Müjde arasındaki farkı vurgulamaya yönlendirmiştir. Bunların hepsi –ve görünüşte her yerde bulunan simge kullanımı– vaizlerin Kutsal Yazılar’ın metinleriyle, kurtuluş tarihinin bütününe yeterince değinecek bir şekilde meşgul olma girişimleriydi.

Kilise tarihi içerisindeki gelişmelerin bizlere kurtuluş tarihini detaylandırmak ve ortaya koymak için birçok yeni fırsat verdiği düşünüldüğünde, kilise babalarının vaazlarının, teolojik yorumlamaları açısından bizlere oldukça yabancı gelmesi anlaşılabilir bir şeydir. Oysa gerçekte, ilk yüzyılların büyük vaizleri kanon içinde bulunan birliğin ve farklılıkların sınırlarını çiziyorlardı. Nitekim bu bugün de yapmaya çalışıp zorlandığımız ve ayrılıklara neden olan bir şeydir.

SONUÇ

Açıklayıcı vaaz erken dönemdeki kiliseden bu yana değişti mi? Açıklayıcı vaazın pagan kültürle etkileşimi ve kilise tarihiyle gelişimi ölçüsünde, cevap evet. Eğer Kutsal Kitap’ın yetkisi üzerine kuşaklarca devam eden o ortak kanaati bir kenara atıyor ve vaizlerin Kutsal Kitap’ı sadakatle vaaz etmek amacıyla kültür ve teolojiden olabildiğince yararlanma tutkusunu göremiyorsak, bizlerden önce emek vermiş olan kutsalları onurlandırmayışımızın yanı sıra, aynı zamanda da kendimizi vaazımızı geliştirmemize yardımcı olabilecek bir hazineden, yani erken dönemdeki kilisenin vaazından mahrum bırakmış oluruz.


  1. Tertullianus, Flesh of Christ, 6.
  2. Augustinus, Epistle 82.3.
  3. Augustinus, Sermon 162C.15.
  4. Augustinus, Teaching Christianity, 4.3.
  5. Augustinus, Teaching Christianity, 4.32.

Bu kaynağın ortaya çıkışı, Karanlıktan Işığa Yayınları’yla yapılan iş birliği aracılığıyla mümkün olmuştur. Daha fazla Müjde merkezli kaynak için, sitelerini buradan ziyaret edebilirsiniz.

etiketinden daha fazlası için